CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul’da yapılan DİSK’in 17. Genel Kurulu’na katıldı. Özel burada yaptığı konuşmada, enflasyon ve vergi adaletsizliğine değindi. Özel konuşmasında şunları dile getirdi:
“SERVET VERGİLENDİRİLMİYOR”
– Enflasyona göre asgari ücret artışı yapmak, bir yoksullukla mücadele yöntemi değil aksine yoksulluğu körükleme, emeğin sömürüsünü her geçen gün artırma yönteminden başka bir şey değildir. En başta emeğin büyümeden ve ekonomik büyümeden pay alması gerekmektedir. Bunun dışında yoksullukla mücadelenin temel yolu adaletli bir vergi sistemi inşa etmektir. Bugün servet vergilendirilmemekte. Aslında servet vergilendirilmek yerine dolaylı vergiler üzerinden zengin ve fakir ayırt etmeyen adaletsiz bir vergi sistemi uygulanmaktadır.
– 100 liralık verginin 68 lirası toplanırken fabrikatör müsünüz fabrikada işçi misiniz aranızda hiçbir fark yok. Kalan 32 lirasına ne olur? 32 liranın da 3’te 2’si maaşlardan kesiliyor. Yani işçinin, memurun, çalışanların maaşlarından kesiliyor. Geriye kalan yani 100 liranın sadece 11 lirası, zenginlerin kazançlarından alınan vergidir. Türkiye’de servetin vergilendirilmesi, bu adaletsiz bölüşüm ilkelerine çok temelden bir itirazın hep beraber yükseltilmesi ve emekçinin bu adaletsiz vergi sisteminden bir an önce kurtartılması gerekmektedir.
FİTRE HESABI
– Dün çok enteresan bir şey oldu ve Diyanet İşleri Başkanlığı, yaklaşan Ramazan’dan dolayı, tanımı bir kişinin karnını doyurması için gerekli bir günlük para olan fitreyi, geçen sene 70 lira olarak hesaplamıştı; dün 130 lira olarak ilan etti. Bir yandan TÜİK orada duruyor bir yandan da Diyanet İşleri Başkanlığı, bir kişi oruç tutmuyorsa kendisi yerine oruç tutan bir kişinin fitresini vermek, onun bir günlük gıda ihtiyacını karşılamak için gerekli parayı 130 lira olarak hesaplıyor.
– Bir yanda Tayyip Erdoğan’ı dinleyip üç çocuk sahibi olan beş kişilik bir ailenin 130 liradan bir aylık ihtiyacının 19 bin 500 lira olduğu gerçeği var. 19 bin 500 lirayla sadece 5 kişilik bir ailenin karnı doyabilir diyor Diyanet İşleri Başkanlığı. Diğer tarafta 17 bin 2 lira vererek sen aileni geçindirebilirsin diye asgari ücreti belirleyen bir iktidar ve en düşük emekli maaşını da 10 bin lira yapıp bu 10 bin lirayla emekliler geçinebilir diye onlara bu fiyatı dayatan bir iktidar var.
SEÇİM MESAJI
– 14 ve 28 Mayıs’ta hep birlikte verilen mücadeleyi, cumhuriyetin 100. yılında maalesef kazanamadık. Önümüzde 31 Mart seçimleri var. 31 Mart seçimleri elbette yerel seçimlerdir. Ben tüm siyasi partilerin bu ülke için beldelerine, ilçelerine, illerine hizmet eden belediye başkanlarına teşekkür ediyorum ancak 31 Mart seçimleri, 14 ve 28 Mayıs travmasından sonra aslında belki de bundan sonra dört yıllık bir seçimsiz dönemin kapılarını aralamak üzere anayasasız bir süreçte işçileri daha da ezmek, daha da sömürmek, işçi sınıfının canını okumak için niyetlenecek birilerinin gireceği son sandıktır.
O sandıkta emekçiler, emekliler, işsizler, yoksullar eğer bu iktidara, ‘Sana bu sandıkta dur diyorum. Ben toplumsal muhalefeti birleşemiyorlarsa ittifaklarla, ben birleştiriyorum. Sahada sandıkta kim dur diyecekse bu iktidara onun adaylarına destek veriyorum. Ben Cumhur İttifakı’nın sömürü düzenine karşı karşısında kazanacak ve bir mesajla da bu iktidara dur diyebilecek bir yerel örgütlenmeyi, yerel seçim başarısını yüreklendiriyor. Bunun arkasından da toplumsal muhalefetin güç kazanacağına inanıyorum’ diyen herkesi, öyle ittifak isimlerini değil, ittifak kelimesi yoruldu. Ama illa ki kullanacaksak Türkiye ittifakına davet ediyorum.
– Bu ülkenin menfaatleri için, işçi sınıfının çıkarları için bu büyük tehlikeye karşı siyasiler bir araya gelebilirlerse ne ala ancak liderlerin anlaşamadığı yerde umut halktadır. Ben halka inanıyorum. 31 Mart sandığından büyük güç ve moralle önümüzdeki dönem hep birlikte bir büyük mücadelenin, toplumsal muhalefetle siyasi muhalefetin omuz omuza büyük mücadelesinin azmindeyiz.